Biyografi

TR EN
hero

Hakan Karahan 1 Şubat 1960 tarihinde İstanbul’da doğdu. 1979 yılında “Robert College”den mezun oldu.1983 yılında “University of Miami” Genel İşletme ve Pazarlama bölümünü bitirdi. İş hayatına 1984 yılında Cenevre’de “Du Pont de Nemours” şirketinde başladı. 1985-1989 yılları arasında Lassa A.Ş. de Finansman Müdürü olarak, 1989-1990 yıllarında Sabancı Holding’te Planlama Yöneticisi olarak, 1990-1997 yıllarında Akbank A.Ş. de Genel Müdür Yardımcısı unvanıyla, 1997-2003 yılları arasında ise Akmenkul Değerler A.Ş. de Genel Müdür olarak çalıştı. 2003 yılında Sabancı grubunda sermaye piyasaları, portföy yönetimi ve sigortacılık sektöründe muhtelif şirketlerin yönetim kurulu üyesi ve Ak Menkul Değerler Genel Müdürü iken iş hayatı ile olan ilişkisini noktalamaya karar verdi.

Hakan Karahan halen yazarlık ve aktörlük mesleklerini sürdürmektedir. Siyah kuşak 3.Dan Aikidocudur.

Hakan Karahan was born in İstanbul, in February,1st,1960. Graduated from Robert College in 1979 and in 1983 graduated from University of Miami majoring Business Administration and Marketing. Started working in 1984 in Geneva for “Du Pont de Nemours”. Between the years 1985-1989 worked in Lassa Tire Company as Finance Manager, 1989-1990 in Sabancı Holding as Planning Analyst, 1990-1997 in Akbank Inc. as Assistant General Manager, and between 1997- 2003 as General Manager in AK Investment Securities. In April of 2003 decided to end his professional business life while he was Member of the Board in various Sabancı Group Companies and shifted to art world in writing and acting.

Hakan Karahan is currently a writer and an actor. Also he’s a 3rd Dan black belt Aikido teacher.

  • Kitaplar
  • Senaryo
  • Film Yapımları
  • Oyunculuk

1996 - Yeni Başlayanlar İçin Aikido

1998 - Kafamdaki Ses Şiir

2000 - İntizar Şiir

2001 - Sürüden Ayrı Roman

2004 - 19 Roman

2005 - Azrail Roman

2006 - Ama Öyle Denemeler

2007 - Kıyamet Haritası Roman

2012 - Nehirde Kayan Yıldızlar Roman

2014 - Abluka Roman

2018 - Lütfen Beni Öldür Roman

2023 - Cennette Bir Hafta Roman

2007 - Sağır Oda Tv Dizisi

2009 - Gölgesizler Film

2010 - Kaptan Feza Film

2007 - Sağır Oda Tv Dizisi

2009 - Gölgesizler Film

2010 - Kaptan Feza Film

2010 - Yüreğine Sor Film

2010 - Ses Film

2012 - Ateşin Düştüğü Yer Film

2013 - Karaoğlan Film

2014 - Gece Film

2014 - Zeytin Tepesi Tv Dizisi

2014 - Kaçak Tv Dizisi

2015 - Senden Bana Kalan Film

2015 - Kasap Havası Film

2015 - Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz Tv Dizisi

2016 - Sen Sağ Ben Selamet Film

2018 - Kadın Tv Dizisi

2019 - Yasak Elma Tv Dizisi

2020 - Headshot Kısa Metraj

2020 - Sen Çal Kapımı Tv Dizisi

2022 - Ben Bu Cihana Sığmazam Tv Dizisi

2023 - Şahmaran Dizi - Netflix

Showreel

Kitaplar

  • Roman
  • Şiir
  • Deneme
  • Aikido

Cennette Bir Hafta

Kırklareli Dereköy'deki çiftlik evini bir butik otele dönüştüren yazar Zafer, İstanbul'da bir türlü "evrilememiş", kendi deyimiyle "tersine doğal seçilim" yaşamış ve sonucunda da İstanbul'dan göçmüştür. "Eğer kalsaydım," der; "gittikçe vahşileşen yaşam beni yiyip bitirecekti."

Zafer, elindeki yaşamla hissettiklerinin arasındaki büyük çelişkiyi gördükten sonra kurduğu yeni düzende, dokuzuncu kitabını yazmaya karar verir.

2020 yazında, pandemi nedeniyle bomboş kalan oteline gelen bir kadın, onun akıp giden bu sakin hayatını alt üst edecektir. Bu tebessümde hem çılgın bir kalabalık hem de içe dönük yalnız bir kadın vardı. Aynı zamanda bir tehlike ve sadece kendi menfaati için var olan bir şey barınıyordu. Başkaldıran bir şey. Hiçbir şey ona yetmezmiş gibi bir doyumsuzluk. "Burası cennet," dediğinde yaşamdaki erişilemez her şeyi ona yakınlaştıran ve yutan bir güç vardı.

Ancak kendini Ülkü diye tanıtan bu kadını, ergenlik yıllarındaki seks dergilerinde Elke adıyla gördüğünden emindir Zafer. "Kafam arı kovanı gibiydi. Nasıl Türkçe öğrendi? Yoksa başından beri Türk müydü? Imkânsız. Peki, şimdi ben ona nasıl davranmalıyım? Kendini hatırlayan birine nasıl tepki verir? Onu tanıdığımı söylemeli miyim yoksa saklı mı tutmalıyım?"

Zafer ve Ülkü'nün bir haftalık dostlukları, hem büyük sırları ortaya çıkaracak hem de bu ıssız otelin mucizeleri gerçekleştirmeyi başarabildiğini gösterecekti.

Hakan Karahan'ın tek solukta okunan romanı Cennette Bir Hafta, göç nedeniyle kalabalıklaşan İstanbul, pandemiden dolayı yaklaşan ekonomik kriz, kadınlar, erkekler, aşk, seks, varoluşsal seçimler, ailevi travmalar, birey olmak ve ölüm gibi konularda okura yeni pencereler açmayı hedefliyor.

 

Lütfen Beni Öldür

Ejder Aydın, kendi deyimiyle “tesadüfen” yaşar. Annesi ve babasının ani ölümüyle çocukluğu çalınmıştır. Geçirdiği trafik kazasından kalma, yüzünde ömür boyu taşımak zorunda olduğu bir yara izine sahiptir. Önceleri tüm bunlara bir mana vermekte zorlansa da büyüdükçe kendi öfkesini, yalnızlığını ve üzüntüsünü tanımıştır artık. Kimseye iyi davranmak zorunda olmadığını, sadece güçlü olması gerektiğini düşünür.
Konak Otel’in resepsiyonunda “tesadüfen” tanıştığı Cahide adlı “takatsiz bırakan cinsten güzellikte” bir kadın; Ejder’in daha önce hiç yaşamadığı vicdan, minnet, şefkat gibi duyguları sorgulamasına sebep olacak, onu derin bir labirentin içine çekecektir.

Abluka

19 Şubat 2001'de Milli Güvenlik Kurulunda (MGK) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ile Başbakan Bülent Ecevit arasında yaşanan gerginlik Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizinin patlamasına yol açtı. Kamuoyunda "Kara Çarşamba" olarak adlandırıldı. Hükümet "dalgalı kur" politikasına geçme kararı aldı. Kriz döneminde 22 banka ve binlerce şirket battı. Sadece 2001'in ilk üç ayında on binden fazla bankacı işsiz kaldı. Reel sektörle beraber kayıplar daha da büyüyerek elli binlere ulaştı. Ekonomiyi kurtarmak için Kemal Derviş Amerika'dan geldi. 2002 genel seçimlerinde AK Parti parlamentodaki sandalyelerin yaklaşık üçte ikisini kazanarak tek başına hükümet kurma yetkisini kazandı... Tek başına!
Seçimlere kadar olan süreç içerisinde ekonomik kaos ülkeyi yerle bir ederken Mat-Bank Yönetim Kurulu Başkanı Şahbaz geleceği herkesten önce görür. Genel Müdür Mehmet işe koyulup krizden fırsat çıkarmaya çalışır. Ünlü haber yapımcısı Yeşim'in doğasında değişimlere hemen adapte olmak zaten vardır. Kader Esra'yı bankacılıktan üzüm bağlarına yollar. Bambaşka bir hayat onu bekliyordun Genel Müdür Yardımcısı Kazım hızla dibe vurur. Özcan ise şarap işinde krizden zarar görmeyeceğini düşünüyordur. George W. Bush Türkiye'nin geleceğine karar verirken "beyaz yakalılar" için hayat aynı kalmayacaktır.
Hakan Karahan son romanında 2001 ekonomik krizinde yaşanan gerçekleri bir senaryo tadında yazıya dökerek okuyucunun gözünün önünden film kareleri gibi geçmesini sağlıyor.

Nehirde Kayan Yıldızlar

Yetmişli yılların sonlarında okumak için Amerika’ya giden Cem, kendinden yirmi yaş büyük striptiz dansçısı Maria’yla bir ilişkiye girer. Bu birliktelikten hamile kalan Maria bebeği aldırmaya yanaşmaz ve ona kendi yoluna gidebileceğini, çocuğunu tek başına büyüteceğini söyler. Bu zoraki babalığın omuzlarına yüklediği sorumluluğun altında ezilen Cem, Maria’nın bir süre sonra fikir değiştirip bebeği henüz doğmadan varlıklı bir aileye evlatlık vermesiyle biraz da olsa rahatlar ve tahsilini tamamlayıp Türkiye’ye dönerek her şeyi unutur.
Aradan otuz yıl geçmiştir. Artık o, çok satmasa da romanlar yazan, pek gişe yapmasa da filmler çeken bohem bir sanatçıdır. Geçmişiyle, ailesiyle, dostlarıyla, yürütemediği ilişkileriyle bir hesaplaşmaya girişmiş ve bunun tam ortasındayken de babasının kanser olduğunu öğrenmiştir. Bu ona, kendisinin de yaşlanmakta olduğu gerçeğini bir kez daha hatırlatır ve ruhunu sarıp sarmalayan varoluşsal bunalımdan sıyrılabilmenin yolunun kendisine karşı dürüst olmaktan geçtiğini keşfederek geçmişiyle yüzleşmeye koyulur. Oysa geçmiş onunla hesaplaşmak için çoktan yola çıkmıştır bile.
Nehirde Kayan Yıldızlar’da Hakan Karahan bize kendimizle barışabilmenin ve yüzleşebilmenin formülünü armağan ediyor. Mutluluğun ve mutsuzluğun ötesine geçip hayatın farkına varmayı istiyorsanız bu romanı okuyun ve yeniden yaşamaya başlayın. Kaldığınız yerden...

Kıyamet Haritası

“Stavros tüfeğin dürbününden hedefini izledi. Ilımlı İslam söylemlerinin karşısına yıllarca dev bir engel gibi dikilen çağdaş Atatürkçü Cumhurbaşkanı’nın yüzüne baktı. Derin bir nefes aldı. Parmağını tetiğin üzerine biraz daha yapıştırdı.”
“Gizli görev başlıyor. Ben Güney Kıbrıs’a kimliksiz geldim. Aklımdan bütün isimleri temizledim. Annemin adını, babamın adını gecenin rüzgarına saldım. Kendi ismimi son kez yüksek sesle söyledim. Vedalaştım. Carla’yı seviyorum. Gönderdim aşkımı şu tekneden ve birazdan olacaklardan çok uzaklara. Limasol açıklarında kendimi hayatımdan ayırdım. Sanki hiç olmadım. Denize atladım.”
“Büyük Ortadoğu Projesi hikaye. Dünyada Amerika’nın süper güç olarak kalmasının yolu doların değerinin düşmemesine ve petrol kaynaklarını ele geçirmesine bağlı. Arap devletlerini darmaduman edecekler. Buraları İsrail için daha güvenli hale getirecekler.”
“Golda Meir 1973’te dünyanın haritasını yeniden çizdi. Dahiyane planı 2035 yılına kadar devreye adım adım girecekti. Yahudiler bunun için Evanjelistlere güveniyordu. 2000 yılı başkanlık seçimlerini Amerika’dan Bush’a kazandırdılar.”
“Salondakiler dev ekrandaki Türkiye’nin dört yönünde sınırları değişmiş olan kıyamet haritasına baktılar. ‘Aman Allah’ım Türkiye gitmiş! Kıbrıs gitmiş!’ diye bağırıyordu Gizem. Kurşun yaralarımın sızlamasına aldırmadan gülümsedim. İçimden onlar karşılarında Türk Ordusu’nu bulacaklar, dedim.”

Azrail

“Canın mı yanacak? Evet belki. Ama ensendeki namlunun baskısının, belindeki acının ne önemi var. Başar be evladım. Bu kadar gerilim içinde olman saçma değil mi? Buraya Carla’yı bulmaya gelmedin mi? Peki sana kim rahat rahat, elinle koymuşsun gibi kızı bulacağını vaat etti? Kıvranmadan, acı çekmeden savaş mı var? Kim sana her attığın adımda önündeki bütün engellerin eriyip yok olacağına dair söz verdi? Hiç kimse. Sen hiç kimsenin geçmediği yollardan bile olsa geçip Carla’yı kurtarmak üzere tek başına hareket etmedin mi? Ettin. Yat yattığın yerde o zaman, çek bu acıyı. En büyük aptallık şu anda beynine kurşun yemek.”
Yakışıklı ve “savaşçı ruhlu” kahramanımız Sinan Dorukan’ın nefes kesen Feramuz Güvenlik maceraları Azrail ile devam ediyor. Bu kez Roma-Sarajevo-İstanbul üçgeninde süren bu heyecanlı kovalamacada Sinan, uluslararası dolandırıcılık girişimini önlemeye adım adım yaklaşırken karşılaştığı kötü bir sürprizle hayatını ortaya koymak zorunda kalıyor.

19

“Şifrelenmiş, ona göre yetiştirilmiş, silahları, refleksleri bileylenmiş savaşçı formatındaki kaftanı ben mi omuzlarıma aldım? Yoksa şallarla pelerinleri dağıtanlar bana bunu özel mi diktiler? Özgür dünyada kader tutsağı olmak diye bir kavram var mı?
Düşünüp taşınmanın önemi yok bu saatten sonra. ‘Kalın kafanı yorma boşuna oğlum’, diye mırıldandım Beretta’yı usulca okşayarak. İçeride korumam gereken iki kişi var. Hayatları tehlikede… Ve ben birisine aşığım.”
Alfa Yayınları tarafından okura sunulan, Hakan Karahan’ın ilk polisiye romanı “19”, savaşçı karakterli Sinan Dorukan’ın, beş gün içinde, farklı ülkelerdeki bir finans skandalının izini sürerken başına gelen olayları, psişik ve felsefi bir bakış açısıyla, polisiye örgü içinde anlatıyor.
Feramuz Güvenlik’in ilk macerası olan ve polisiye bir serinin ilk kitabı olarak çıkan “19”da Hakan Karahan, yarattığı Sinan Dorukan karakteri ile Matt Helm, James Bond ve Derek Flint’in ardından 21. Yüzyıl’ın ilk gerçek kahramanını tanıtıyor okura...
“19”, polisiye kurgu takipçilerinin yanı sıra, içerdiği finansal detaylar, psişik olaylar ve felsefi mesajlar ile farklı okurların da ilgisini çekiyor.

Sürüden Ayrı

- Dün geçmiştir. Gelecek ise ümittir. Fakat şimdi gerçektir. Geçmiş, şimdi ve geleceği ayıran hiçbir şey yoktur. Hepsi şu anda toplanmıştır. Gerçek budur. Tereddüt etmeden karar verdiğin an. “Marubashi”. Sen söyle!
- “Marubashi”. Hayat köprüsü. Memnuniyetle ellerini iki yana açtı “Anlat bakalım Ayaz, hayat köprüsü nedir?
- Köprüsünün ortasında düşmanla karşılaştığın andır. Kaçış yoktur. Geriye dönüş yoktur. Durakladığında bile düşmanın kılıcı seni keser. Sırtını dönmek mevzu bahis değildir. Sağa sola atlamak uçuruma düşüp ölmektir. Hayatı seçmenin tek yolu ölümü seçmektir. Geriye kalan tek yol düşmanın üzerine doğru yürümektir. Carlos heyecanla bana doğru eğildi. “Düşmanın kalbine doğru ilerlemek” dedi. Sözü ele aldı.-
- Ruhunu geleceğe doğru uzattığında şimdiki an tarafsızdır. Geçmiş gelecek olur. Gelecek ise şu an olur. Zamanla, kainatla, hayatla dünyayla her şeyle olan bağlantını kestiğinde ancak ve ancak o esnada ölümü seçerek özgürlüğe kavuşursun. Köprüyle hayat bir bütün haline gelir. Cennet buradadır. Cehennem buradadır. Aynı dilim içinde yaşarlar. Sonsuzluk saliselere sıkışmıştır. Ölümü seçmek, hayatı seçmekle bir bütün haline gelir. Yaşamak ölüme doğru kılıcınla saldırmaktan ibaret kalır.
Yavaşça başımı salladım. Sesim boğuk çıktı.
- Ölümle yaşam birdir. İkisini de köprüde kucaklarsın.

İntizar

1983’de University of Miami’den mezun oldu Bir daha Miami’ye hiç geri dönmedi 1979’da bitirdiği Robert College’e ise Hep geri dönmek istedi Ama asla ders çalışmak için değil Belki de bu sebepten Zamanı tersine çeviremedi. Yazan aslında şair değil Yazar da değil 17 yıldır finans sektöründe çalışır, İşadamı değil. Genelde hayal kurar gelecek için Yine de geçmişte yaşar Rahat duramaz Kimseyi bulamadığında Kendi kendiyle kavga eder Geçimsizdir. Akıllı olduğu birkaç konu dışında Aptalın tekidir.

Kafamdaki Ses

60 yılında İstanbul’da doğdu
Hep Elazığlı olduğunu iddia etti
Tek düşü masal kahramanı olmaktı
Masal bu ya
Kahraman oldu düşünde
Gerçekte ise
Gözyaşları süzüldü
Katı yüreğinin üstüne
Ama ona sorsan
Yalan der
Sırlarını hep içine atar
Güllü ile Oğuz’un oğlu
Acar’ın yeğeni
Kaan’ın babası.

Ama Öyle

21 yılını finans sektöründe geçirdikten sonra en tepedeyken her şeyi elinin tersiyle itip ´kendi istediği gibi´ yaşamayı seçen Hakan Karahan, hayatın onu getirdiği yerden geçmişine, bugününe, hayata, ölüme, işe, aşka, paraya, politikaya, evliliğe, sekse ve aldatmaya bakışını sorguluyor. Üstüne üstlük, öykü tadında kaleme aldığı bu dört denemede kendi iç dünyasındaki hesaplaşmayı okurlarının gözleri önünde yapma cesaretini gösteriyor.
Bir ip cambazı marifetiyle yaptığı bu yüzleşme sonunda da yaşamın gerçeklerini tüm çıplaklığıyla görüp, "Ama öyle!" demekten alamıyor kendini.

Yeni Başlayanlar İçin Aikido

Bir Dojo’da çalışan siyah kuşak sahipleri, aslında en beyaz, en saf olanlardır. Tezat gibi görünse de doğru. Bir siyah kuşaklı karşısına gelen kar gibi beyaz kuşaklı talebeyi yıllarca eğitir. Bu sadece beden ve teknik değil, aynı zamanda ruh eğitimini de içine alır. Zaman geçer bir de bakarsınız, o beyaz kuşak çalışmaktan simsiyah olmuş, o siyah kuşak ise çalıştırmaktan eskimiş, aşınmış, rengi kaçmış ve artık beyazlaşmıştır.

Filmler

Headshot - 2020
Sen Sağ Ben Selamet - 2016
Kasap Havası - 2015
Senden Bana Kalan - 2015
Gece - 2014
Karaoğlan - 2013
Ateşin Düştüğü Yer - 2012
Ses - 2010
Yüreğine Sor - 2010
Kaptan Feza - 2010
Gölgesizler - 2009

Diziler

Şahmaran - 2023
Ben Bu Cihana Sığmazam - 2022
Sen Çal Kapımı - 2020
Yasak Elma - 2019
Kadın - 2018
Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz - 2015
Zeytin Tepesi - 2014
Kaçak - 2014
Sağır Oda - 2007

İletişim

Oyunculuk;


Ahmet Koraltürk
info@ahmetkoralturk.com

Yazarlık;


Barbaros Altuğ
barbarosaltug@hotmail.com